adı: bilinmeyen bir kadının mektubu
yazar: stefan zweig
sayfa: 62
kendi minik ama kalemi dev olan bir kitap.
şaşırtan, sürükleyen, sabahattin ali yalınlığında ve samimiyetinde tek bir mektuptan oluşuyor kitabımız. kısacık görünen ama çok uzun ve derin bir hikaye.
mektubu yazan kadının ismi hiç geçmiyor, onu hiç tanımayan ve gerçekte sevdiği tek adama yazdığı bu mektup aslında benim için bir ağıt niteliğinde oldu. birini nasıl bu denli güzel sevebiliriz sorusunun cevabını yanıtlamış bu kitapla zweig. çok fazla bir şey söylemek istemiyorum zira 1 saatte bitireceğiniz lakin etkisinden kurtulamayacağınız bu kitap hakkında ne desem az ne desem manasız kalacak. çok derin bir sevgi, yaşanamışlıklar, güzel bir kadının tek taraflı aşkı, özgür ruhlu dünyaya ve tüm sevgilere kapalı gözünün önündekini göremeyen bencil bir adam.
aşk var mıydı? varsa neydi? karşılıksız aşk ne kadar aşktı?
size kendinizi sorgulatacak bu mektup. bilinmeyen kadının mektubunu okuduktan sonra 'seni seviyorum' u israf edemeyeceksiniz.
9
+
-entiri.verilen_downvote
stefan zweig'ın, sanki mektubu yazan kadın benmişim gibi hissettirdiği, unutamayacağım kitaplarından biri.
"hayır, beni tanımamıştın, o zaman tanımadın, asla, asla beni tanımadın. sana o anın hayal kırıklığını nasıl anlatabilirim, bilmiyorum sevgilim çünkü o zaman böyle bir kaderi, senin tarafından tanınmamak gibi ömrüm boyunca mahkum olacağım bir kaderin acısını ilk defa yaşıyordum ve şimdi de o kaderle ölüyorum: senin tarafından hiçbir zaman tanınmamış olarak. sana nasıl tasvir edebilirim ki bu hayal kırıklığını?"
4
+
-entiri.verilen_downvote
çocuğum dün öldü –üç gün ve üç gece boyunca o küçücük, pamuk ipliğine bağlı hayat uğruna
ölümle savaştım, kırk saat süreyle, grip onun zavallı, sıcak vücudunu ateş nöbetleriyle sarsarken,
yatağının yanında oturdum. yanan alnına serinletici bir şeyler koydum, onun o tedirgin, küçücük ellerini gece gündüz tuttum. üçüncü akşam çöktüm. gözlerim artık tükenmişti, ben farkına varmadan kapandı. üç veya dört saat boyunca sert sandalyede uyuyakaldım ve bu arada ölüm onu benden aldı.
o tatlı, zavallı oğlum şimdi orada, daracık çocuk yatağında, öldüğünde nasıl idiyse yine tamamen
öyle yatıyor; sadece gözlerini, o akıllı bakan, koyu renk gözlerini kapatmışlar, ellerini de beyaz geceliğinin üstünde kavuşturmuşlar ve yatağın dört köşesinde dört uzun mum yanıyor. oraya bakmaya cesaret edemiyorum, kımıldamaya cesaret edemiyorum, çünkü mumlar titrediğinde oğlumun yüzünün ve kapalı ağzının üzerinden hızla gölgeler geçip gidiyor, yüz hatları sanki kıpırdıyor ve o zaman onun ölmediğini düşünebilirim, yeniden uyanacağını, aydınlık sesiyle bana tatlı ve çocukça bir şeyler
söyleyebileceğini sanabilirim. ama biliyorum, o öldü, artık dönüp ona bakmak istemiyorum, bir defa
daha umuda kapılmamak için, bir defa daha hayal kırıklığına uğramamak için. biliyorum, biliyorum,
çocuğum dün öldü –şimdi artık benim için yalnız sen varsın dünyada, yalnızca sen, benimle ilgili hiçbir şey bilmeyen sen, bu arada hiçbir şeyden haberi olmayanı oynayan veya her şeyi ve herkesi alaya alan sen. evet, yalnızca sen, beni asla tanımamış olan ve hep sevdiğim sen.
2
+
-entiri.verilen_downvote
yazarı gibi kendisi de efsane bir kitap.
okuduğumda aklıma ghajini gelmişti. ortak noktalarda asla bilinmeyecek insanlar var ve bu çok can acıtıcı...
4
+
-entiri.verilen_downvote
--- spoiler ---
sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
--- spoiler ---
3
+
-entiri.verilen_downvote
stefan zweig'in bir kitabının ismi.
kitapta ismi olmayan bir kadının, çocukluk aşkını gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde de sürdürmesi ve aslında çocukluk aşkının hayatının aşkı olduğunu anlamasıyla devam eden eser.
6
+
-entiri.verilen_downvote
stefan zweig’ın satranç kitabından sonraki en güzel eseridir.
mektup şu sözlerle sonlandırılmakta;
“sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?”
10
+
-entiri.verilen_downvote
biraz önce okuyup bitirdiğim minik kitap. kendi doğrularıma uymayan şeyler karşısında yalnız saygı ya da acıma duyar, ötesine geçip sevgi ve merhameti pek duyamazdım. bu kitabı tereddütsüz gerçek kabul edip bu hisleri duydum.
6
+
-entiri.verilen_downvote
"sana, beni asla tanımamış olan sana".
1
sıradaki 4. kitap bu. tekrar okuyacağım. :) - undine 02.01.2019 20:36:36 |#3747174
1
ben önceden okumuştum ama aklıma geldi bu sözü :) - murky 02.01.2019 20:37:12 |#3747175
1
beyaz gül detayı aklımda benim de. - undine 02.01.2019 20:38:37 |#3747176
"fakat sen kimsin ki benim için? sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?"
2
+
-entiri.verilen_downvote
O kadar güzel bir kitap kii
2
+
-entiri.verilen_downvote
Okuduğum dönemle alakası yok, evde kimse yoktu uzun zamandır da ağlamıyordum. Ağlaya ağlaya okumuştum çok güzel bir kitap.
2
+
-entiri.verilen_downvote
“Beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? Biliyorum ondan sonra yine yalnız olacağım. Ve insanlar arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.”
Tam olarak az önce bitirdiğim mini kitap.
İçim daraldı okurken. Böyle bir aşk, hiçbir karşılık beklemeden, uzaktan, bu kadar fedakarca.. beni aşırı bunalttı.
Bu şekilde taparcasına olan aşka tahammülüm olmadığı içindir belki.
Yine de ;
--- spoiler ---
... senin de beni sıkça düşüneceğin ve bekleyeceğin gibi aptalca bir düşünce içime yerleşmişti. Senin için bir hiç olduğumu, benimle ilgili bir hatıranın, azıcık da olsa, seni hiçbir zaman etkilemediğini bilseydim eğer, nasıl nefes alabilirdim ki!”
--- spoiler ---
en etkilendiğim kısım buydu sanırım..
5
+
-entiri.verilen_downvote
çok çok sinirlendirdi beni bu kitap. bitirir bitirmez içten içe kadına inanılmaz bir öfke duydum ve başka bir kitaba uzandım kitaplarımın arasından. otoriter rejimli, demokrasili bi şeye. kafamı tekrar dağıtmalı ya da toplamalıydım falan işte. okumaya başladım hemen, 3-5 satır sonra kirpiklerimin ıslandığını fark ettim.
fırlattım diğer kitap gibi onu da.
ya bir kadın niçin kendine bu kadar eziyet eder ya? kurgu murgu demeyin bana ben her şeyi, her zaman fazlasıyla ciddiye alan bir insanım.
düz mantık efendi adam yerine piç adam tercihi olayı mı bu?
çıldırttı bu kadın beni. bi olur iki olur, hayvan herif bir insan hiç mi hatırlamaz ya bir insanı?
of.
keşke okumasaydım! 1-2 yıl önceki gibi beş on sayfa okuyup bıraksaydım “böyle aşkın ızdırabını..” diyerek. gideyim dedim sonuna kadar. -şu kararı ne zaman alsam yanılmış oluyorum ya hiç şaşmaz.-
of. birkaç yer çok tanıdıktı. belki kendime sinirliyimdir kadından ziyade. ay o kadar da delirmedim ama!
o kadar zengin bu kadın, minicik yavrucak niye gripten ölüyo ya? kafama takılan ikincil bir kısımlardan biri bu, bir de şu diğer adama çok üzüldüm. hani şu tabarin’de bıraktığı. neyse ya.
son olarak bence bu aşk maşk değil, takıntıdan da daha fazlası ama. boşluktaymış, tutunacak bir dal aramış. ya da tam düşecekken tutunduğu tuğlayı kendine rab bellemiş, bu kadar.
2
bence o kadın, kafasındaki adama aşıktı. yani çocukluğunda hayran olduğu ve hayallerinde beslediği adama. yoksa kadının da adamı çok tanıdığı yok. - thegodmother 26.02.2021 01:45:39 |#4114318
1
ama aslında adamın dışa yansıttığı her şeyi de bize gayet güzel resmetmiş kadın. tanımadan aşık olunamaz mı hâle, tavra filan? deneyimsizlikten soruyorum.. ben sadece bitirememesine, bu kadar büyütmesine çok şaşırdım. tanısa vazgeçerdi mi diyorsun? - mnurk 26.02.2021 01:50:43 |#4114322
2
bu kadar takıntılı olmazdı. onu bu kadar vazgeçilmez görmezdi. aşkların en tehlikelisinin kafada yaşanan olduğunu düşünürüm. çünkü kafanda kendi hayallerinle, istediğin çekiciklikte vs. kusursuz bir insan yaratıyorsun. ama ilişki sırasında o insanın kafandaki gibi kusursuz olmadığını görüyorsun. hayal kırıklığı yaşayınca da vazgeçilmez olmuyor artık. en azından ben öyle düşünüyorum. - thegodmother 26.02.2021 01:57:08 |#4114323
benim için yeri ayrı kitaplardan. çok naif ve üzücü bulduğum bir hikaye.
ama bence yazar burada, gerçek anlamda yaşanmamış ve sadece kadının kafasında yaşanmış bir ilişkinin aslında bir insanın hayatında nasıl izler bırakabileceğini anlatmak istemiş. olay sadece platonik bir aşk değil. aşk ideası. o yüzden vazgeçilmez, o yüzden bu kadar cazibeli çünkü bilinmiyor. belki o ilişkiyi yaşasaydı bu kadar takıntılı olmazdı o kadın. bilinmeyenin cazibesi.
en azından ben öyle düşünüyorum.
2
+
-entiri.verilen_downvote
ilmek ilmek dizilen sözcüklerin sarsıcı etkisini derinden hissettim, sayfayı her çevirişimde duyguların yoğunluğu içinde kayboldum, sona yaklaşmak istemedim ama okumaya devam etmekten de kendimi alıkoyamadım, ilk okuyuşum olsa da son olmayacak galiba..
1
+
-entiri.verilen_downvote
Çok başka bir yeri var bu kitabın bende. Ayrıca yazarın en sevdiğim kitabıdır. O cümleler öyle etkili kii. Anlatamıyorum okumanız gerek. Çok güzel çok
0
+
-entiri.verilen_downvote
--- spoiler ---
bilinmeyen bir kadın: ismini vermek istemeyen gülhan
--- spoiler ---
3
+
-entiri.verilen_downvote
Bu kitapta kimsenin pek önemsemediği bir detay var. Arşı alaya çıkmış kocaman bir yazar egosu.
Stephan Zwg'ın gereğinden fazla kompleksli olduğunu düşünmüştüm okuduğumda. Kitapta 2 karakter var. Birisi aşırı cool bir hayatı olan burjuva cemiyetine dahil bir yazar. Bak tekrar ediyorum bir yazar. Bir de işte yazarın hiç bilmediği, tanımadığı, umursamadığı bir kadın var. Her nasıl oluyorsa bu tanımadığı kadından yazarın bir çocuğu olmuş meğersem. yoğamına!
Yazar olan karakter dünyadan bir haber kendi cemiyetinde takılırken bir kadın dünyanın bir köşesinde aşkından perperişan olan bir kadın falan var. Ölüp bitiyor bu yazar için ama işte yazarın haberi bile yok umurunda da değil.
Stephan bu ne olum?
(bkz: Yine seks hikayesi mi yazıyorsun feridun abi)
Yazarlar gerçekten tuhaf insanlar oluyorlar. Bariz bir tanrı kompleksi bu çünkü.
Kitap kendi içinde güzel olabilir, anlatım vs. baya iyidir eyvallah da kitabın gerçekten var olan etten kemikten bir insan olan yazarı hakkında tuhaf ipuçları veren bir kitap bence.
Kanka böyle fantezilere girmese miydin acaba ya?
Kendisinin en iyi öyküsü bence amok koşucusu'dur bu arada.
Onda da benzer komplekslerin izi sürülebilir ama bu kitaptaki kadar değil.
1
+
-entiri.verilen_downvote
Abartılan bir kitap. Aynı yazarın satranç ve yakıcı sır kitapları bir adım önde bana göre.
2
+
-entiri.verilen_downvote
bu kitap aşkı değil, takıntılı ruh hastası bir kadını anlatıyor. bu takıntı ve kitabın melankolisi iliklerime kadar baydı beni. ergen aşık dönemlerimde belki sevebilirdim, bilmiyorum ama kesinlikle bana hitap eden bir eser değil.